Write a Review

SATISFACTION / türkçe

Summary

[yoonmin] Park Jimin, doymak bilmez tatmin duygusunu her gece başka biriyle gidermeye çalışırken ev arkadaşının kalbini nasıl günden güne paramparça ettiğinin farkında bile değildi. !Kitap küfür, cinsellik vb. içerikler barındırmaktadır. Rahatsız olacakların okumaması tavsiye edilir! 12.07.2020/ 13.08.2020

Genre:
Romance / Erotica
Author:
Arina⁷🐱
Status:
Complete
Chapters:
14
Rating:
n/a
Age Rating:
18+

bir

Sona yaklaştığını hissettikçe önündeki kızın kalçalarını daha da sıkı kavradı genç oğlan. Vuruşlarını hızlandırdıkça kıza içinden biraz daha sessiz olması için lanet ediyordu çünkü dikkatini dağıtmaktan başka bir işe yaramıyordu. Bu fikrinde yalnız da değildi. Hemen yan odasındaki sarışın ev arkadaşı da kulaklıklarını kulağına ne kadar bastırırsa bastırsın, yan odadaki kızın ve hemen arkasındaki duvara çarpan yatak başlığının sesi diğer her şeye baskın geliyordu.

Filmin en hüzünlü yerinde tam ağlamak üzereydi ki, her şey o zaman başlamıştı.

“Filmimin içine sıçtınız!” diye bağırdı öfkesini bastıramayarak. Aynı anda yan odadaki arkadaşının hırıltılı inlemesi yükseldi ve daha sonra yarım saattir arzuladığı sessizlik hakim oldu eve. Artık filmine dönebilirdi. Tabi önce kafasındaki arkadaşının inlemesinin yankısını susturması gerekiyordu.

Kendini nefes nefese yatağın boş kısmına attı Park Jimin. Bedeni hala zevkle başa çıkmaya çalışırken nefeslerini düzene sokmaya çalışıyordu. Bütün o mücadele bunun içindi işte. Etrafında olan biten her şeyi unutturup tüm dünyasını zevkten ibaret kılan o on saniye için. Değiyor muydu peki? Eh, tabi ki değiyordu. Yanındaki kız gülerek başını gömülü yastıktan kaldırdığında Park Jimin neredeyse yüzünü buruşturacaktı. Kızın saçları birbirine girmiş, ruju dağılmış, göz makyajı ise artık göz makyajı değil, yüz makyajı haline gelmişti. Arkasını dönüp uyumaya çalıştığında şanslıydı ki kız bu davranışını umursayacak biri değildi. Jimin için de bundan sonrasının bir önemi yoktu zaten, ikisi de istediklerini almıştı.

Min Yoongi ertesi sabah mutfak kapısından girdiğinde neyle karşılaşacağını bilmesi ve kendini buna hazırlamasına rağmen gördüğü manzara yine kalbini tekletti. Geceyi biriyle geçirdikten sonra -akşam birini siktiği zaman diyemediği için böyle diyordu- sabah ilk iş duş alır, mutfakta üzerini bile giyinmeden kahvesini içerdi. Yoongi ise karşısındaki çocuktan hala etkilendiği için kendinden tiksinirdi. Uzun zamandır arkadaşlardı. Yoongi en yakın arkadaşına ne zamandır aşıktı bilmiyordu ancak farkına vardığında birbirlerinden uzaklaşmak için fazla yakındılar.

Peki Jimin mi? Onun birine herhangi bir duygu beslemesi için önce çükünün kopması gerekirdi. En azından Yoongi böyle düşünüyordu. Üniversiteden beri arkadaş, daha sonra da yıllardır ev arkadaşıydılar ve Yoongi Jimin’in birinden hoşlandığını bile görmemişti. Hemen yan odasında yatıyor olmasa aseksüel olduğunu bile düşünebilirdi.

Yoongi masanın başındaki boş tabureye oturup gerindi.

“Günaydın kedicik.”

“Bana şöyle seslenmeyi kes dedim kaç kez.”

“Kedi gibi mırıldanma o zaman,” dedi Jimin kısılan gözleriyle gülümserken.

“Sikik kulakların ne duyuyor bilmiyorum ama mırıldandığım falan yok.”

“Huysuz tarafımızdan kalkmışız.”

“Biri önce filmimi sonra da uykumu siktiği için pek uykumu alamadım kusura bakma.”

Gözlerini devirdi genç olan. Elindeki kahveyi bitirdiğini unutup kupayı ağzına götürüyordu ki tekrar masaya indirdi.

Yoongi iç geçirdi. “Yatağının yerini değiştirmemiz gerekiyor.”

“Bence de.”

Bunu birbirlerine belki bininci kez söyleyişleriydi ancak ikisi de artık biliyordu ki kimse bu konuda bir şey yapmayacaktı.

Büyük olan hızlıca bir şeyler atıştırdıktan sonra işe gitmek için evden çıktı. Jimin ise daha rahattı çünkü evden çalışıyordu. Aynı üniversiteden mezun olmalarına rağmen Jimin alanında isim yapmış, başarılı bir freelance mimar iken, Yoongi kasiyerlik yapıyordu. Neden mi? Çünkü içinde yaşadığı boktan dünyadaki insanlar güzel müziğe ve sanata taktir gösteremeyecek kadar aptaldılar da ondan. Konservatuvar mezunuydu Yoongi. Hoş, okumasına gerek yoktu ama annesini mutlu etmek için okumuştu işte. Piyanoda yetenekliydi ve harika söz yazıyordu fakat gel gör ki insanların müzisyenlerde tek aradığı dış görünüştü artık. Sikik bir idol olmak gibi bir hayali yoktu zaten. O sadece müzik yapmak istiyordu. Sanırım insanların güzel müziğe ihtiyacı yoktu artık. Güzel çocuklara ve iyi dansçılara ihtiyacı vardı. Ve Yoongi ikisi de değildi.

Kasasındaki ürünleri bipletirken bunları düşünüyordu Yoongi. Düşünmediği bir gün yoktu zaten. İşte bütün gün kafasında yeni melodiler kurar, yeni sözler yazardı. Eve döner dönmez de zar zor parasını biriktirip aldığı piyanosunun başına atardı kendini. En çok o zaman mutlu hissederdi zaten. Bir de Jimin’in eve yalnız geldiği geceler.

Kapıdan ev arkadaşı girene kadar evin onsuz ne kadar ruhsuz olduğunu fark etmezdi Jimin. Hoş, ev arkadaşı da ruhsuzdu ya. Yine de onunla uğraşmak eğlendirirdi onu. Sinirlendiğinde kaşlarını çatınca küçük gözlerinin iyice kısılmasını tapılası bulurdu. Bir de konuşurken ya da düşünürken farkında olmadan çıkardığı mırıltıları çok severdi. Olduğu yerde uyuya kalır, sudan nefret eder, rahatsız edildiğinde hırçınlaşırdı. Yine de kedicik diye seslenildiğinde sinirlenirdi. Tuhaf çocuktu Park Jimin’in arkadaşı ona göre. Onu tanıdığından beri kimse ile çıkmamıştı öncelikle. Çıkmayı bırak, yatmamıştı bile, ki bu küçük olan için gerçekten çok şaşırtıcıydı. Aslında bir kez mastürbasyon yaparken yakalamıştı Jimin. Yanlışlıkla değil, bir gece tuvalete kalktığında kapıdan minik inlemelerini duyup içeri dalmıştı çünkü gözleri ile görmeseydi inanmazdı arkadaşında libido denen şeyin varlığına.

“Biliyorsun, bunu yapmanın daha zevkli yolları var. İstiyorsan birini ayarlayabilirim?” demişti arkadaşına kapıdan.

“Siktir git Park!” diye bağırmıştı büyük olan panikle vücudunu örtmeye çalışırken.

Yoongi kapıdan girip salon ile birleşik olan mutfağa geldiğinde, anıların etkisine kapılmış gülümsüyordu Jimin. Gözlüklerini çoktan bitirdiği işinin üzerine bırakıp masadan kalktı. Arkadaşının getirdiği poşetleri karıştırırken eline yediği şaplakla bağırdı.

“Hey! Bıraksana bir şeyler atıştırayım. Öldüm açlıktan.”

“Yemek saatini bekle. Sonra yemek düzenin bozuluyor, gece yiyorsun. Kilo alınca da ağlıyorsun ben uğraşıyorum seninle,” dedi Yoongi anaç bir tavırla.

Tatlı sesler çıkartarak poşetleri boşaltmaya çalışan arkadaşına arkadan sarıldı Jimin. “Aman da aman, minik kedicik arkadaşını da mı düşünürmüş?”

“Seni değil kendimi düşünüyorum ben. Hayatım yeterince stresli zaten bir de senin özgüven problemini kaldıramam,” dedi Yoongi belindeki eller nefesini düzensizleştirirken.

“Bu ağır oldu.” Jimin’in sesi hiç de alınmış gibi çıkmamıştı. Yoongi de arkadaşının alınmayacağını bildiği için böyle rahat konuşurdu zaten.

“Bu gece çükünü pantolonunda tutabilir misin? Sakince şarkımı yazmak istiyorum.”

Jimin buna cevaben ne demişti?

Tamam.

Peki dediğini yapmış mıydı?

Hayır.

Aklının bir köşesinde arkadaşı vardı yine de. Dakika başı üzerindeki çocuğu uyarıyordu sessiz olması için.

Ama ne kadar sessiz olurlarsa olsunlar Yoongi’nin yan odada olanları bilerek bir şeye konsantre olması mümkün değildi. Kaçıncı kadehiydi bilmiyordu ancak duygusallaşacak kadar içmişti. Boğazındaki yumrudan kurtulmak adına bir yudum daha aldı şarabından. Gözlerinin dolduğunu hissediyordu. Senden nefret ediyorum Jimin, diye fısıldadı. Gerçekten ediyorum. Buna rağmen seni hala sevdiğim için kendimden daha çok nefret ediyorum. Neyini seviyorum ki senin? Güzel gülümsemen, minik ellerin, aslında öyle davranmasan da iş ciddi olduğunda iyi ve düşünceli bir arkadaş olman, ne kadar üzgün olursam olayım beni bir şekilde güldürmeyi başarman ve boktan hayatımdaki başıma gelen tek güzel şey olman dışında seni sevmek için ne gibi bir sebebim var ki?

Aslında bir kez çok yaklaşmıştı Min Yoongi Park Jimin’i unutmaya. Jung Hoseok adındaki bir müşterisiydi bunun sebebi. Beğenmişti çocuğu. Sevimli, enerjik, dost canlısıydı. Yoongi’nin olmadığı her şeydi kısacası ve bu ilgisini çekmişti. Hoseok da beğenmiş olacak ki Yoongi’yi numarasını istemişti. Titreyen elleriyle numarasını yazmış, günlerce mesaj beklemişti Yoongi. Bir süre birbirlerini tanıdıktan sonra Jimin’le tanışmıştı Hoseok. Her şey güzel gidiyordu ta ki Yoongi bir gün hasta hissettiği için işten izin alıp eve döndüğünde Hoseok’u Jimin’e sakso çekerken görene kadar. Ne Hoseok ne de Jimin bir açıklamada bulunmamıştı çocuğa. Hoseok sadece arkadaş olduklarını düşünmüştü çünkü. Jimin de öyle. Yoongi ise özür dileyip işlerine devam etmeleri için yalnız bırakmıştı ikiliyi.

O gece ilk defa Park Jimin için değil, kendi için ağladı Min Yoongi. Bu kadar acınası bir varlık olduğu ve varlığını devam ettirecek bir tek nedeni olmamasına ağladı. En son minik bedeni yorgun düştü ağlamaktan. Yastığına sarılarak uykuya daldı.

“Koca bir siktir,” dedi küçük olan, ertesi sabah ev arkadaşını gördüğünde. “Ne oldu sana?” Ayağa kalkıp mutfağa yeni adım atmış arkadaşına yürüdü. Yüzünü ellerinin arasına alıp incelemeye koyuldu. Kırmızı gözleri ve dudakları şişmiş, saçları her sabahkinden daha da dağılmıştı. “Ağladın mı sen?” dedi yumuşayan ses tonuyla. Arkadaşını böyle görmek içini parçalamıştı. Onu ilk kez böyle görüyordu. Onu ağlatacak ne olmuş olabilirdi?

“Evet.” Yalan söyleme gereği duymayarak yüzünü kavrayan ellerden kurtuldu. Çıplak ve ıslak Park Jimin ona fazla yakındı ve karmaşık hislerini daha da bulandırıyordu bu.

“İyi de neden?”

“Sana ne? Sen kendi işine baksana.”

“Söyle bana kedicik, ne oldu? Kim ağlattı seni?” dedi Jimin alışık olduğu çıplaklığıyla Yoongi’ye sarılıp saçlarını okşayarak.

Derin bir iç geçirdi Yoongi. Bir kurtuluş yolu aradı. “Okuduğum kitap kötü bitti. Oldu mu?” dedi sesini umursamaz çıkartmaya çalışarak.

“Olmadı. Sen ağlamazsın kitaplara.”

“Buna ağladım ama.”

“Yazar çok fena olmalı o zaman.”

“Evet.”

“Artık bırakır mısın?”

“Hayır.” Park Jimin ilk kez arkadaşının yalan söylediğini hissetti. Bu ilk yalanı değildi elbet ancak Jimin’in fark ettiği ilk yalanıydı. Bir terslik var diye düşündü. Arkadaşı anlatmak istemiyorsa onu zorlamayacaktı, anlatmak istediğinde anlatırdı zaten ama yine de ona destek olmak istiyordu.

“Jimin bırak artık,” dedi Yoongi mırıldanmalarının arasından. Biraz daha böyle dururlarsa uyuyacaktı çünkü. Arkadaşı sözünü dinleyip onu bırakmadan önce saçlarının arasına minik bir öpücük bıraktı.

“Hadi marketi ara izin al. Bugün birlikte bir şeyler yapalım.”

“Olmaz.”

“Ama neden?” dedi Jimin hayal kırıklığıyla kendine kahvaltı hazırlayan arkadaşını izlerken.

Yoongi dolaptan sütü alırken, “Diğer kasiyer zaten izinde. Karısı doğum yapmış. Bir süre bana izin falan yok yani,” diye açıklamada bulundu.

Hayal kırıklığıyla alt dudağını sarkıttı Jimin. Yoongi bunu görür görmez görmemiş olmayı dileyerek başını çevirdi. Yerine oturup büyük bir lokma mısır gevreği aldı ağzına.

Jimin de yerine geçti ve heyecanla konuştu. “O zaman bu akşam. Sen. Ben. Netflix. Ne dersin?”

Hayır diyemezdi. En sevdiği şeylerden biriydi Jimin’le film izlemek.

Akşama doğru Jimin, Yoongi’nin dönmesine on dakika kala mısırları patlatmış, içecekleri hazırlamış film seçmeye çalışıyordu. Sonunda arkadaşını biraz keyiflendirmesi umuduyla bir komedi filminde karar kılmıştı ki kapının açılma sesini işitti kulakları. Mükemmel zamanlama diye düşünerek sevinirken Yoongi’yi karşılamak üzere ayağa kalktı. Koridorda ceketini askıya asan Yoongi’nin beline sarıldı ve yanağına sulu bir öpücük kondurdu.

“İş nasıldı bugün?”

“İyiydi de yeni malları yerleştirirken belim koptu,” dedi Yoongi, Jimin’in yakınlığından hem hoşnut hem de rahatsız olarak. Jimin’in elleri iki yandan beline masaj yapmaya başladığında gözlerini yumup başını omzuna yasladı. Birkaç saniye sonra becerikli parmaklar ağrıyan yeri bulduğunda bir inleme kaçtı Yoongi’nin dudaklarından. Jimin yine mırlayan arkadaşının boynuna doğru inlemesiyle gülümsedi.

“Aç mısın?” diye sordu Jimin.

Yoongi nefes nefese “Hayır,” diye fısıldadı. Ağrıyan beli ovarken acımıştı fakat şimdi rahatlamış hissediyordu.

“O zaman hadi, ben her şeyi hazırladım. Filmi de seçtim.” Gülümseyerek arkadaşını elinden tutup çekiştirmeye başladı.

“Dur üzerimi değiştirip geliyorum.” Kendini odasına attı Yoongi. Üzerindeki pantolon ve kazaktan kurtulup, siyah şortunu ve beyaz tişörtünü geçirdi üstüne. Derin bir nefes alarak az önceki yakınlıktan dolayı hareketlenen aşağıdaki arkadaşına baktı. “Lütfen, uslu durur musun?” dedi yalvaran ses tonuyla. Jimin’e rezil olmaktan korkuyordu. Ya da Jimin’in ona yine birilerini ayarlamayı teklif etmesinden. Banyoda soğuk suyla yüzünü yıkayıp öyle geçti oturma odasına.

Jimin koltuğun bir ucuna oturmuş elinde kumandayla bekliyordu. Yoongi uzattığı mısırı reddedince filmi başlattı. Seçtiği filmin komedi filmi olduğunu gören Yoongi gözlerini devirdi. Komedi filmlerini sevmezdi. Hüzünlü filmleri severdi. Arkadaşının neden bu filmi seçtiğini de çok iyi biliyordu. Bu sabahki halinden dolayı. Fakat Park Jimin’in bilmediği bir şey vardı. O da Min Yoongi’yi güldürebilecek tek şeyin kendisi olduğuydu.

Filmin ortalarına doğru gülmekten karnı ağrıyan Jimin bir süre sonra dayanamayıp yanındaki arkadaşına doğru devrildi. Başı kucağında uzanıyordu şimdi ve kalkamayacak kadar yorulmuştu gülmekten. Yoongi’de gülüyordu ama film değil Jimin’in kahkahaları gülümsetiyordu onu.

Büyük olanın gülüşü kucağındaki çocuğun güldüğünde sallanan başıyla solmuştu şimdi. Jimin’in yanağı tam da olmaması gereken yerin üzerindeydi. Rahatsızca kıpırdandı Yoongi ve Jimin’in biraz aşağı kaymasını sağladı. Ancak rahat bir nefes alamadan arkadaşı sanki bilerek yapıyormuş gibi eski pozisyonunu almıştı. Eh haklıydı da. Bilerek yapıyordu zaten. Arkadaşının bu kadar kolay etkilenmesi hoşuna gidiyordu Jimin’in. Sanıyordu ki arkadaşı bakir olduğu için böyle ama bilmiyordu ki Min Yoongi’yi bu kadar kolay etkileyebilen tek kişi kendisiydi.

Filmin sonuna kadar derin nefesler alıp tüm dikkatini sertleşmemeye verdi Yoongi. Jenerik ekranda akarken Jimin’in iç geçirip başının altına elini koyması ise iplerin Yoongi’nin elinden kopmasını sağlamıştı.

“Güzel filmdi,” dedi Jimin sakince.

“Hmm. Ben artık yatsam iyi olacak.”

“Ne yatması, saat daha on değil.” Hafifçe elini kıpırdattı küçük olan. Elinin altında büyüyen sertliğe gülmemek için dudaklarını ısırıyordu. Yoongi de dudaklarını ısırıyordu ancak onun amacı tamamen beynini dudağındaki acıya odaklamaktı.

“Neden bu kadar kolay etkileniyorsun biliyor musun?”

Kulağında hissettiği nefesle yutkundu Yoongi. Gözleri kapalıydı ama hatırlamıyordu onları kapadığını.

“Hala inatla bakir kalmaya çalışıyorsun da ondan.” Jimin dudaklarının Yoongi’nin kulağına temas etmesine dikkat edip elini kıpırdattı.

Yoongi ani bir refleksle küçük olanın bileğinden kavradı ve kendinden uzaklaştırdı. Ayağa kalkıp, “Sen kendi sikinin dertleriyle ilgilen ben de benimkinin. Nasıl fikir?” dedi ve Jimin’in cevap vermesine fırsat tanımayıp kendisini odasına attı.

Continue Reading Next Chapter
Further Recommendations

georgia: Ah! i read this in a couple of hours i couldn’t put it down!! i loved it as much as i loved the other stories. took me a second to remember all the names again and their back stories but when i did, the story became that much more whole. i would say there are a few sentences here and there that d...

remydoyle6: I loved how they got married in the end I wish it was longer. I didn’t like how stupid and blind he was. I would recommend this book to anyone who loves Romance. I wish it was longer. Overall it was a great read. Keep up the great stories.

Fiona Walker: Absolutely bloody loved it. A very well written slow burn romance that will I think, be continued in subsequent books. It leads nicely into the next one

Annigrace: Ok the novel is great

RGXD: I'm loving this book so far. One thing I would've done to make it better was to add povs. I understand that every writer has their own writing style but just a polite suggestion. Loving the book though. I love this writer. Keep it up! 💖

Leanna: I like the 4 kinghts. I would recommend it to my friends.

dicipulo52: Historia bella con muchos matices y claro sexo gracias por escribir ❤️💕💕💋💋

More Recommendations

honeygirlphx: Loved it can’t stop reading these books! Great writing

Keona: I absolutely love this so far

Bamalady78: I have absolutely nothing but praise for this story. Each book draws you in to the newest couple while still continuing the past couples storyline. Absolutely brilliant work of art.

About Us

Inkitt is the world’s first reader-powered publisher, providing a platform to discover hidden talents and turn them into globally successful authors. Write captivating stories, read enchanting novels, and we’ll publish the books our readers love most on our sister app, GALATEA and other formats.