Ben Arya. Hikayemi anlatmak ve insanların beni ve benim gibi olanları mahkum ettiği o acı dolu yolu anlatmak için buradayım...
Herkes kendine bir yol seçer bu hayatta, bu yollardan o kadar çok vardır ki birbirinden ayıramazsın bu yolları bazen. Fakat insanın kendi seçemediği bir yol vardır bu hayatta. Sonu uçurumla biten ve yolları acılarla dolu olan bir yol vardır. Bu yola seni insanlar sürükler, seni bu yola maruz bırakırlar, sana acı çektirirler. Hani insan bir kez ölür derler ya bu hayatta, bu düşünce, bu yola aykırıdır. Bu yola girdiysen çok geç olmadan çıkmalısın demektir! Karanlığa, boşluğa sürüklenmeden çıkmalısın!
Ruhumuz ölür ilk bu yolda, sonra beden. Yani bir kere ölünmez bu yolda. Acılar peşini bırakmaz, göz yaşları aka aka göl olur adeta. Bazen saatlerce düşünüp durursun neden böyle oldum ben diye, ama bir cevap bulamazsın.
Karanlık, aldı beni içine artık. Kurtuluş yok ondan biliyorum. Şeytan gülüyor yüzüme bakarak, hissediyorum onun zalimliğini. Ruhumu ona teslim etmemi bekliyor adeta. Ruhumu evine götürmek istiyor. O zalim ve sıcak evine. İnsanlar seni umursamaz bu yolda, seni sevmezler, acıtırlar seni. Bazen o kadar canın yanar ki, rüzgarın senin alıp götürmesini, suyun seni yutmasını ve ateşin seni küle çevirip, yok etmesini istersin adeta. Tutunacak bir dal ararsın kendine ama yoktur. Tüm dallar dikenli ve zehirlidir bu yolda, tüm her şey sana düşmandır adeta. Acılar sana bakıp güler, zihnin seni kötü düşuncelerle boğar, Şeytan seni yolundan çıkartmaya çalışır, yalnızlık ise bazen dostun, bazense en büyük düşmanın olur. Yalnızken insanlar seni hem kırabilir, hem de kıramazlar. Acılar insanoğlunu olgunlaştırır , ama bazen çürütür de. Şeytanın vesveseleri güzel görünür o bıkmış kula, ama onun vesveseleri, onun tuzaklarıdır aslında...
Bu yolun iki sonu vardır. Birisi daha uzun ve zorludur, ama mutlu bir sonla biter. Öbür yol ise kolay ve kısa olmasına rağmen sonu çok kötüdür.
Şimdi geldim o yol ayrımına.Karşımda iki seçenek var. Birisi o kadar güzel ki anlatamam, öbürü ise çok uzun ve daha acılı. Hangisini seçersin peki sen? Acıyla dolu olanı mı, yoksa karanlık olmayan, seni baştan çıkaran öbür yolu mu? Ben, yalnış seçeneği yaptığımı o güzel gibi görünen ama öbür yoldan daha karanlık olan yolun sonuna gelince anladım. Seçtiğim yol ilk başta çok güzeldi. Acıyı hissetmeme rağmen canımı yakamıyordu. Çok güzel değil mi? Acılrın, yalnızlığın canını yakamaması. Peki hiç, nasıl olur diye düşündün mü? Acılarını hissedersin, ama canın yanmaz, yalnızsındır fakat canını yakmaz. Fakat bu yol, Şeytanın evinin yoludur.
İşte şimdi geldim yolumun sonuna. Pişmanım bu yolu seçtiğim için. Bir uçurumun kenarındayım şimdi. Her yer karanlık ve Şeytanın evi tam karşımda duruyor. Ateş beni yakmayı , zebaniler ise acı çektirmeyi bekliyorlar. Meğersem ben bu yolda yürürken adım adım hayatımı sonlandırıyormuşum. Tanrımdan özür dileyip, beni affetmesini istiyorum. Fakat artık çok geç olduğunu anlıyorum. Şeytan kazandı biliyorum. Beni alt eden Şeytanın bana bakıp gülüşünü görüyorum şimdi...
Ölbür yolun nereye çıktığını bilmiyorum ama iyi, huzurlu, güzelliklerle dolu bir yere çıktığını biliyorum. Şimdi yap kararını. Bu iki yolun isimleri sırasıyla İntihar ve Mücadele'dir. Ya sen Şeytana gülersin, ya Şeytan sana...